Vaveyla neyi anlatır ?

Emirhan

New member
Vaveyla Ne Anlatıyor, Ya da Gerçekten Bir Şey Anlatıyor mu?

Birçoğunuz “Vaveyla”yı övgü dolu yorumlarla göklere çıkarıyor, “kadınların sesi” diyor, “toplumsal çığlık” diye tanımlıyor. Ama gerçekten öyle mi? Yoksa bu “çığlık” daha çok bir yankıdan mı ibaret? Bugün bu başlık altında biraz dürüst, biraz da sert konuşalım istiyorum. Çünkü Vaveyla, ne kadar etkileyici bir dil ve atmosfer sunsa da, derinliğini sorgulamak gerektiğini düşünüyorum.

Kadın Çığlığı mı, Edebî Bir Estetik Gösterisi mi?

Vaveyla’nın merkezinde “kadın” var – ezilen, susturulan, bastırılmış kadın. Ama hikâyenin kendisi çoğu zaman kadının öznesi olmayı başaramıyor. Kadın karakterler güçlü görünüyor ama iç dünyaları klişelerin ötesine geçemiyor. Travma anlatısı mı, yoksa sadece “acı pornosu” mu izliyoruz? Bazı bölümlerde sanki yazar, karakterlerin acılarını bir vitrin gibi sergiliyor. Bu da, kadınların yaşadığı toplumsal baskıyı anlamak yerine dramatize edip tüketime sunmak anlamına geliyor.

Edebiyat, özellikle de toplumsal cinsiyet merkezli edebiyat, sadece “acı anlatmakla” derinleşmez. Acının ötesine geçip direnişin, dayanıklılığın, çelişkinin katmanlarını gösterebilmelidir. Vaveyla’da bu yön zayıf kalıyor. Karakterler çığlık atıyor ama seslerinin yankısı nereye gidiyor, kimde karşılık buluyor? Bu, anlatının en büyük boşluğu.

Erkek Bakışı ve Kadın Hikâyesi: Gerçekten Dengede mi?

Forumda sık sık tartıştığımız bir konu var: Bir erkek yazar kadın hikayesi yazabilir mi? Evet, yazabilir. Ama mesele “yazabilmek” değil, “anlayabilmek.” Vaveyla bu noktada ikircikli bir yerde duruyor. Kadın karakterler empatik biçimde çizilmiş olsa da, hikâyenin ilerleyişinde erkeklerin stratejik aklı hep baskın. Problemleri çözen, yönlendiren, “mantıklı” olan hep erkek karakterler. Kadınlar ise duygusal, kaotik, ama bir o kadar da edilgen.

Yani bir tür denge kurulmaya çalışılmış ama o denge terazinin bir kefesinde strateji, diğer kefesinde his yüklü. Ve tartın sonunda duygusallık, aklın karşısında hep “zayıf” düşüyor. Bu, toplumsal cinsiyet kalıplarını kırmak yerine yeniden üretmek anlamına geliyor.

Vaveyla’nın Dili: Şiir mi, Sis mi?

Evet, dil güçlü. Ama aynı zamanda yorucu. Her cümlede metafor, her sayfada bir şiirsel yoğunluk… Bir noktadan sonra anlatı berraklığını yitiriyor. Sanki duygunun derinliğini artırmak isterken anlamın netliğini feda ediyor. Bu tarz, okuyucuyu büyülüyor evet ama aynı zamanda uzaklaştırıyor da.

Bazı bölümlerde karakterin yaşadığı krizi değil, yazarın kalem oyunlarını hissediyorsunuz. Duygu, samimiyetini kaybediyor. Acı sahneleri bile estetik bir “şov”a dönüşüyor. Edebiyat, dilin dansıdır ama bu dansın ritmi, duyguyu bastırmamalı. Vaveyla bazen bunu unutuyor.

Toplumsal Eleştiri mi, Duygusal Manipülasyon mu?

Romanın (ya da hikayenin) iddiası büyük: Toplumsal sessizliğe bir “vaveyla” olmak. Ancak bu iddianın altı dolu mu? Bence tartışılır. Evet, patriyarkal düzeni eleştiriyor, kadınların bastırılmışlığını yüzümüze vuruyor. Fakat çözüm önerisi yok, hatta umut bile yok. Yıkıyor ama yeniden kurmuyor.

Bir eserin gücü sadece gerçeği söylemesinde değil, aynı zamanda o gerçeğin içinden yeni bir bakış açısı çıkarabilmesindedir. Vaveyla bunu yapamıyor. İzleyen/okuyan kişi, sonunda sadece bir “öfke” hissediyor ama bu öfke yönsüz kalıyor. Düşünmeye değil, sadece üzülmeye çağırıyor. Bu da onu politik olmaktan çok duygusal bir patlama hâline getiriyor.

Kadın Okur ve Erkek Okur: Aynı Metni mi Okuyoruz?

Forumda şunu sormak istiyorum: Erkekler bu hikâyeyi nasıl okuyor? Kadınlar nasıl hissediyor?

Erkekler için bu eser, “kadın dünyasını keşfetme” fırsatı mı, yoksa “kadınların ne kadar karmaşık olduğu” klişesini teyit eden bir metin mi?

Kadınlar için ise bu bir aynaya dönüşüyor mu, yoksa sadece bir yankı mı duyuluyor?

Kadın okur, empatik bir bağ kuruyor ama çoğu zaman kendi hikayesinin yüzeyde bırakıldığını hissediyor. Erkek okur ise karakterleri anlamak yerine analiz etmeye meylediyor. Bu farklılık, Vaveyla’nın toplumsal diyalog yaratma potansiyelini zayıflatıyor.

Cesur Sorular, Rahatsız Edici Cevaplar

— Kadınların acısı neden hâlâ edebiyatın en kolay “malzemesi”?

— Bir çığlık, gerçekten bir direniş mi, yoksa sadece yankılanan bir sessizlik mi?

— Erkek yazarlar kadınların iç dünyasını anlatırken, farkında olmadan patriyarkal anlatıların yeniden üreticisi mi oluyorlar?

— Empati, duygusallıkla karıştırıldığında edebiyat ne kadar politik olabilir?

Bu soruların cevabı rahatsız edici, biliyorum. Ama forum dediğin yer, rahatsız edici düşüncelerin çarpıştığı yerdir. Vaveyla’yı sadece bir “duygu fırtınası” olarak değil, bir “edebi test alanı” olarak da görmeliyiz.

Sonuç Yerine: Çığlık mı, Yankı mı?

Vaveyla, duygusal yoğunluğu ve dil estetiğiyle etkileyici olabilir. Ama mesele sadece “etkilenmek” değil, “anlamlandırmak.” Bir çığlık duyduğumuzda ne yapıyoruz? Susuyor muyuz, dinliyor muyuz, yoksa alkışlıyor muyuz?

Belki de en provokatif cümle şu:

Vaveyla, kadınların sesi değil; erkeklerin, kadınların sesi hakkında yazdığı yankıdır.

Bu düşünceye katılıyor musunuz, yoksa haksızlık mı ediyorum?

Buyurun, tartışalım.